Can-er: Çığa karşı direniş ve güneşin doğuşunu seyrediş

8 Mayıs 2010 Cumartesi 08:07 Gönderen İ.Özdemir

eski bir hatıra defterinin arasından üzerine kahve telvesi yapışmış yarım yamalak okunabilen yazılar gibi babası. eskiden ekmeğini yanaklarına banardı. birazdan elmacık kemiklerini yiyecek sanıp, kaçardı. sonra yine o masum küçük elleri, ellerini tutardı usulca... gamzeleri yok artık yüzünde çocuğun, hoş babası da yok. kulakları sükunetten ağır bir körlük yaşıyor şimdi. beyninin ırzına geçiyorlar çocuğun, duymuyor! öyle çok düşünce geziyor ki beyin koridorlarında, gelip geçen hiçbir şeyi görmeye fırsatı olmuyor. bilirsiniz, ormanların kapıları olmaz. öylece giriverilirdi içerisine, bir vişne ağacı dikmişlerdi eskiden bilmem hangi ormanın en kuzeyinde bir yere. ağaç kocaman oldu şimdi, çocuk hala çocuk. bak! sizin ellerinizle kuruttuğunuz bu ağaç o çocuk! artık dallarında gezinip, eskisi gibi yazılar yazamıyor bile. ama geç de olsa anladı artık çocuk. kireç tutmuş ayakları, koşmayı bir topun peşinden çoktan bırakmış müphem eczalara kanıp. dizleri üstüne düşmüş bir zaman sonra, alay ederken tüm alaylı sokak çocukları, o umursamamış. insanlardan korkarken, kendi başına ayakta kalmaya çalışmış çocuk. ne babası ne annesi ne de bir başka insan mevcudiyeti elinden tutmamış. o ise yürümeyi unutmuş koşmaktan kendi mevcudiyetine. soğuk terler döküyor bugün duvarları çocuğun, üşüyor biz biliyoruz. sızlıyor çürümüş kolları, bacakları koşmaktan müzdarip, sıkılıyor kalbi patlayacak gibi beyninin üzerine. gözlerini deviriyor önüne, gözlüklerini el yordamıyla aradığı o boş hava türbülansı bile hoşuna gitmeye başlıyor... yavaş yavaş soyuluyor tüm aidiyetlikleri kendinden başka herşeye olan. üzerinde başka eller gezinmiyor şimdi, şimdi çocuk ellerini herşeyin üstünde gezindirmeye karar veriyor. bir yılanın kendini yenilemek için değiştirdiği kinin, çocuğun kimliğini değiştirme çabası kadar yüce. iç çekiyor yine de, belki herşey böylesine karmaşık olmayabilirdi. dönüyor babası yine zencefilli çayını yudumluyor, annesi çoktan bırakmış herşeyi hiçbir şeyi suçlayamıyor. çocuk yorganın altına giriyor sessizce, azalır dediği korkuların zaman içerisinde metamorfik çığlanmasının tam karşısına dikiliyor. tüylerimiz diken! kimisi intihar edecek diye gözlerini kapatıyor, kimisinin yüreği kor alev, yanıyor! çocuk ellerini öne uzatıyor tanrıya sunulmuş adak gibi! çığın karşısında büyüklük taslıyor. ama ben biliyorum, çocuk çığı perişan etmek için tüm mevcudiyetini bir mistik savaşçı gibi kullanıyor... ve bugün hepimiz adımız gibi biliyoruz ki çocuk çığı tüm heybetine rağmen paramparça etmiş ve dimdik ayakta!

0 Response to "Can-er: Çığa karşı direniş ve güneşin doğuşunu seyrediş"

Yorum Gönder