fahişenin fahiş hiçi

16 Haziran 2010 Çarşamba 01:51 Gönderen İ.Özdemir 0 yorum
acımak demişti geçen gün yaşlı kadın suratıma karşı yüzündeki tüm çizgileri ekşiterek. oysa ben ölmüş bir karganın pençesinde can çekişen solucana acırım. bu kıyafetler benim değil hayır! götürün bu fahişeyi yanımdan artık. gözleriyle okşuyor beni şehvetli dudak kıvrımlarından zürriyet akıyor. iğreniyorum! ah hüzünlü böcek, işlediğin tüm cinayetleri riyaziyeleştirmekten vazgeç! geriye dönüş ya da pişmanlık mutfaktan çaldığın peynir kırıntısından daha gerçekçi değildir. üstelik faraziyeyi de senden öğretmişken sol kaburgamdaki ezik kemiğin üstündeki bene. işte ben en çok o benim.

fayton fenerinden selam bandosu

01:51 Gönderen İ.Özdemir 0 yorum
kavram dediğin benim esrik sakalımdaki beyaz tüy. sınır diyor öteki ve değerler kerhane çarşısında volta atan kedinin işi. ciğere ulaşmak için topluma öykünüş. deleuze kendini pencereden aşağı attı siz ellerinizde anti-depresanlarla ölemediniz. madem bu kadar yiğittiniz ve ölmek kutsandıydı bacak aralarınızdan, hangi marifetsizlik manifestosunun maddesinde soluklandınız? bilişsel olanın içinde saklanbaç, düşünce dediğin yardırmaç olmak zorundadır ki siz skolastik bir evren içinde sokak köpekleri. toplum ampirik bir oluşumdur ve sen kanalizasyon faresi. mülkiyet hırsızlık ama senin gözlerinde dolar işareti bir ev bir araba bir de eşe tav bir aidiyetlik kumkuması. bileklerinden dirseklerine kadar altın bilerzikle donatılmış gelin. mecbur bırakıldığı aidiyetliğin içinde bir çarktır. anne ve baba yoketmiştir çocuğun tüm hayallerini ve ata dediğin senin celladındır. bilmemkaç kilometrekare toprak parçasına aidiyet hissediyorsun kendini yönetecek adam seçiyorsun bir kuvezin içinden ananın vajenindeki bir cenini hayatının yanılsamasına itmek için. jodorowsky diyor ki "benim milliyeitm yok vatanım pabuçlarımdır" sizin burada ne işiniz var? dünyanın bütün salakları hoşgeldiniz. şimdi tözü düşünelim.